Eğer bilim dünyasına islam sonrası – islam devletinin – Arapların katkısı olmasaydı bu günkü teknolojik gelişme için 3-4 asır daha geçmesi gerekecekti. Araplar bilimsel olarak neyi buldu peki? Cevap; hiçbir şey. Peki nasıl oluyor da Araplar bilime katkı yaptı. Anlatalım.
İslam imparatorluğu kurulduğunda halife büyük bir sorunla karşı karşıya kaldı. Dil birliğinin olmaması. Cebeli tarıktan mısıra, mısırdan bağdata kadar olan bu büyük coğrafyada insanlar birbirleri ile aynı dili konuşmuyorlardı. Bu sebeple Araplar, resmi dil olarak kuran Arapçasını benimsediler. Telefuzdan kaynaklı hatalarıda önlemek için Peygamber zamanındaki Arapçadan farklı olarak ona üst – alt işaretlerle okuma şekilleri oluşturdular.
Dil birliği beraberinde bir çeviri ve kütüphane kültürünü oluşturdu. Esasen Arapça; mısır hiyorariflerin den türemiş bil dil. Fakat kendileri de bunu çevirilerle keşfetti. 15 tane mısır harfini çözebildiler. Eski Mısır hiyeroglifileri 1799 yılında, Rosetta Stone dan önce Araplarca kısmen çözülmüştü.
Araplar 2 asır boyunca çeviri yaptılar. Antik yunan – mısırlılar – çin – Hindistan dan gelen binlerce kitap Araplar tarafından çevrildi. Bu çeviri kültürü bütün medeniyetlerin bilimsel verilerini toparlamalarını sağladı. Örneğin roma rakamları yerine Hintlilerin ondalık rakamlarını kullandılar. Üslü sayıları – köklü sayıları geliştirdiler. Eczacılığı ve hastene kavramını ortaya koydular.
Kısacası dünya bilim tarihi Araplar tarfından tek elde birleştrilmeye çalışıldı. Sonuç eski bilgilerin daha modern şekilde değerlendirilmesi oldu. Örneğin tıp alanında ibni sina bir ansikolopedi yazdı. İbni Sina dikkat ederseniz ansiklopedi yazdı. Yani binlerce hastalığa tedavi geliştirmedi, yylardır var olan toplum iyileştirme şekillerini bir araya topladı.
Yani, arap alemi bilimsel açıdan bir buluş yapmıyordu. Eski buluşları modernize ediyordu. Bunların sebepleri şunlardı;
Bir savaş sırasında top atışı gibi silah hamlelerinde, kılıç eritmede vs. bilgi gerekiyordu.
Ayrıca devletin muhasebe işlemleri için bilgi gerekmekteydi.
Sarayları yaparken geometri harç gibi bilgiler gerekliydi.
Kısacası güç ve yayılmayı elinde tutmak isteyen islam imparatorluğu bilgiyi fetih ettiği topraklardan emmeye çalıştı. Emdi ve güçlendi. Ancak görüldüğü üzere bu bilim aşkı Araplarda güç ve iktidar içindi. Esaslıca bir arap bilgini el-x için Müslüman argüman, el-x şunu bulmuştur denir. El-x aslında ne bulmuştur diye içine daldığınızda Hintli, mısırlı, yunanlı bir çevirinin gelişimi-birleştirmesini yapmıştır. Yani hiçbir şey bulmamıştır.
Ancak islam imparatorluğunda; Şu eksikti, sanat. Sanat, İslami açıdan yasak olduğundan (resim heykel müzik vb) Bizim buluş icad diye nitelendirdiğimiz hayal gücü yoktu. Bunun eksikliği ile emecek bilgi kalmayınca bilimsel gelişme durdu. Osmanlı ve Endülüs gibi medeniyetlerin avrupaya girişide bilmin avrupaya sıçramasına neden oldu. Ancak avrupada farklı olan husus sanat elitistik bir saray yaşam kültürüydü. Dolayısıyla hayal gücü ile birleşen bilim bir çok icadı beraberinde getirdi.
Araplar felsefelerinin adlarını koyamamışlardır; Araplar diyalektik metaryalisttiler. Bu günün islam coğrafyası esasen marksizme karşı olması ise hayli ilginç. Zira madde ötesi kavramların asıl yumağı avrupaydı. Avrupa hayal gücü ile Helenistik bir inancın temel yeriydi. Yine bugünün islam coğrafyasının metaryalizmi bırakıp yerine maddeötesi ile yaşam kurması çok daha ilginç bir gelişme. Eski mısırın fizik ötesi yaşam stilini deviren islamiyetti. Fizik ve fizikötesinin karışım halini alması sanırım biz Türklerin Malazgirt zaferiyle devreye girmesinden kaynaklanıyor