Yıl 2050 olsun. Çok sevdiğiniz bir insanın öldüğünü düşünelim. Bu insanla iyi kötü anılırınız var. Anı silme diye bir programın varlığını düşünelim. Bu program ölen kişi ile ilgili kötü tüm anılarınızı silme işlemi yapıyor ve siz bu kişiyle ilgili sadece iyi şeyler hatırlıyorsunuz. Böyle bir programı kabul eder miydiniz?
Çoğu insana önce cazip gibi gelse de aslında çoğumuz bunu istemeyiz. Belleğimizden silinen anılar bizi, kişinin o kişi olmasından, uzaklaştıracaktır. İstediğimiz şey isteklerimizle şekillenmiş bir dünya değil gerçeklerdir. Peki gerçek nedir? Gerçek, herkes için geçerli olan tutuma yakın bir olgu olsa gerek.
İnsanoğlu gerçeğin peşinde olduğundan her daim arşivler ve belgeler. Beyindeki bellek gibi veri tutar. Kayıtlama işleminde belirsiz noktalar varsa gündemde kalır ancak gerçeği ispatlanmış veriler arşiv niteliğindedir. Arşivlerde genellikle zamanı geldiğinde sadece kullanılır.
Bulunuş metafiziğine göre düşünce yazıya dökülmeye ihtiyaç duyar. Belirsizlikten tanımlılığa giden bu süreç, insanın gerçeği ama yalnızca gerçeği bilme ihtiyacıdır. Gerçek herkes için aynı olması gerekliliği ile materyalizmin bilimsel dayanağını temellendirmektedir. Yani her belgeleme bilimsel dolayısı ile materyalist olmalıdır. Ayrıca buda yeterli değildir nedensellikte içermelidir. Bu şekilde oluşan algı, belgelendiğinde gerçeğe yaklaşmıştır.
Siz hiçbir fizikçinin tanımlanmış f=ma formülünü tekrar tekrar ispatlamaya ihtiyaç duyduğunu gördünüz mü? Ancak ispatlanmamış kuantum fiziğindeki bir çok mesele için ömürler harcayabilirler. İşte bunun gibi belirsizlikleri ve bilinmeyeni gerçeğe indirgeme ihtiyacı içindeyiz.
Örneğin, Bir aile oğlunun kayıp ilanını veriyor. Bütün çabalara rağmen bulunamıyor. Uzun seneler sonra anne rüyasında oğlunun mezarının yerini görüyor. Polise gidip oğlum şurda gidin bulun rüyamda gördüm diyor. Polislerde gidip oğlunun gömülüğü olduğu yeri buluyor. Bir başka örnekte Peygamber elini aya uzatır. Ay iki yana doğru ayrılır sonra tekrar birleşir. Bu iki örnekte de belgelenme bilimselliğe dayandığı ölçüde gerçektir.
Ateizm, konusu itibari ile bilimsel değildir. Konu Tanrı var mı? Hayır yok. Buna göre bilinmeyen her olguyu bilimselliğe göre niteleyelim. Ay ve rüya konuları kimin konusudur? Elbette ateistin. Sonuçta bilimsel yalnışlama yapacaktır. Ancak f=m anın doğrulama ve yalnışlama konusu değildir. Benim gördüğüm ateizm metafizik aleme materyalist bakarak açıklamaya çalışmaktır. Bana göre ateizm ön kabulü negatif olan bir dindir. Materyalist diyalektik sanki konusunu değiştirecekmiş gibi.
Şimdi tekrar düşünelim; Bilimin içinde Allah ve din ile ilgili hiçbir konu olmayacak. Bize biz denilen yerde tartıştığımız tek husus yine din olacak.
Mesela neden evrim-ateizm. Çünkü asıl soru şudur biz nereden geldik? Bu nereden geldik sorunsalı biyolojik olamamakla birlikte ona verilen açıklama algısı bilimseldir.
Din de, konusu itibari ile bilimsel değildir. Konu Tanrı var mı? Evet var. Evet vardan sonrası bilinmeyeni gerçeğe indirgemede bilimselliğe dayanıp dayanmaması ile ayrıktır. İslam esasen bu bilinmezciliğin türevini materyalist olarak yapmaktadır. Gazaliye kadar olan bu akıl metodunu kaybetmiştir İslam. Taki Cumhuriyete kadar. Cumhuriyet zamanında İslam artık akıldan-bilimden-laiklikten-mantıktan yoksun geleneklerin islamıdır.
Cumhuriyet; modernizm – geleneklerin İslamının çakışmasını doğurmuştur. Geleneklerin İslamı ile modernizm atık ürünleri;
Nefsaniyet ve kamusal-Tanrıcılık dır.
Toplumumuzda kamu hizmetlerinin laiklikten ve akıldan yoksun iken islamla sürekli siyasallaşmasının nedeni budur. Ayrıca bir diğer kesimin kariyer, zevk ve daha çok mülkiyet edinme çabasının nedeni de budur. Şikayetçiler hidayet isteklerinde hem terörist hem de liberal iken kendilerinin modernizmin duvarın da bir enkaz olduklarının farkında olamayacak zavallılardır…
Bilinmeyene ve belirlenmeyene karşı niteleme çabasında aklın ve bilimin metot alınması doğru bir çabadır. Fakat ateistlerin konu çözüm metotlarının bilimselliği; bakış yönlerini bilim yapmamaktadır. Ayrıca bakış açısı yaratılış ve ahiret olan İslamın; Çözümleme tekniğinde aklını kullanmamış nesillerin sonucuna bakarak geleneklerin islamını yalnışlama çabası da güzel bir çabadır. Bu çaba ayırma yeteneği gelişmemişliğin sonucudur. Saf olarak islamı eleştirememektedir. Çaba islamı onun dışındaki insan eli dogmalardan temizleyerek daha da güçlendirmektedir.